Prof. Dr. Sırma’nın sözleriyle kendi tarihimizi keşfetmeye davet: sessiz uyanış mı yoksa yeni bir başlangıç mı? Elinizdeki içgörüleri kaçırmayın.
Kocaeli Kitap Fuarı, bu yıl Anadolu Mayası temasıyla kitap severleri tekrar bir araya getirerek iki gün boyunca güçlü bir edebiyat atmosferi oluşturdu. Salonlarda yankılanan konuşmalar, katılımcıların yüreklerinde tarihe ve kelimelere dair yeni bir yolculuk başlattı. Özellikle Selim Sırrı Paşa Salonu’nda gerçekleştirilen programlar, ziyaretçilere yalnızca yazarların fikirlerini dinleme fırsatı sunmakla kalmadı, aynı zamanda ortak bir hafızanın nasıl inşa edildiğine dair ipuçları da verdi. İhsan Süreyya Sırma’nın tarih bilincinin önemine vurgu yapan sözleri, günümüzün medya ve bilgi akışındaki hızına karşı tarihî sorumluluklarımızı hatırlattı. Sırma’nın ifadesi, “Bir millet tarihini bilmiyorsa ona tarih yazdırırlar” şeklinde özetlenebilecek nitelikteydi ve bu sözler fuarın en çok konuşulan anlarından biri oldu. “Kelimelere Olan İhtiyacımız Azaldı” başlığı altında geçen söyleşide Tarık Tufan, edebiyatın yaşamın merkezinde yer almasının gerekliliğini ve kriz zamanlarında sanatın rolünü derinlemesine irdeledi. Edebiyat, sadece estetik bir uğraş olmaktan çıkıp, bireyin ve toplumun ayakta kalması için bir dayanışma aracına dönüşüyor. İnsanın iletişimi güçlendikçe yalnızlığı artıyor tespitiyle devam eden konuşmada yazar, dijitalleşmenin bağları nasıl dönüştürdüğünü çarpıcı örneklerle ortaya koydu. Kargocu sohbetlerinden yüz yüze ziyaretlerin değerine, hızla büyüyen bir mesafenin içindeki inceliklere uzanan bu sohbetler, fuarın ruhunu derinleştirdi. İnsanlar, kelimelerin ve yüz yüze etkileşimin ne kadar kıymetli olduğunu, hızlı mesajlaşmaların bileğinde taşıdığı sonuçları yeniden keşfetti. Bu hafta sonu boyunca fuarda sahnelenen söyleşiler, sadece birer konuşma değil, birer meydan okuma niteliğindeydi: bilinçli okumak, anlamlı konuşmak ve ortak hafızayı zenginleştirmek için bir çağrı olarak yankı buldu.
İhsan Süreyya Sırma, geçmişin günümüzle bağını kurarken, Gazze ve Filistin meselesi üzerinden tarihsel dönüşümlere dikkat çekti. “Bir millet okumayı sürdürmezse, dışarıdan dayatılan tarihlerin etkisiyle yönlendirilir” sözleri, fuarın katkısıyla yeniden gündeme taşındı. Katılımcılar, sadece yazarların söylevlerini dinlemekle kalmadılar; aynı zamanda akademi ve edebiyatın bir araya geldiği bu tür buluşlarda kendi düşüncelerini de tazeleme fırsatı buldu. “Edebiyat Hayat Memat Meselesi Oluyor” diyen Tarık Tufan, kelimelerin hayatımızdaki karşılığına odaklanırken, modern çağın hızlı yaşamı içinde nasıl anlamlı bir iletişim kurabileceğimizi sorguladı. Özellikle kelimelere olan ihtiyacımızın azalması ve bunun toplumsal ilişkiler üzerindeki etkileri, izleyenleri derin düşüncelere sevk etti.
Fuara katılanlar için yalnızca söyleşiler birer ideolojik tartışma veya estetik deneyimden ibaret değildi; aynı zamanda bir şehir olarak Kocaeli’nin okuyan ve okutmayı teşvik eden bir kent olarak konumunu güçlendiren bir platform oldu. Okurları, yazarlarla birebir etkileşim kurabildiği, kitaplar arasında yeni keşifler yaptığı ve kendi içsel yolculuklarına yön verdiği bu ortamda, edebiyatın günlük yaşama etkisini daha net gözlemleme şansı elde etti. Okumanın salt bir aktivite olmadığını, bir kimliğin inşasında, bir toplumsal bağın kurulmasında ve bireysel anlam arayışında ne kadar merkezi olduğunun altını çizen söyleşiler, katılımcıların zihinlerinde uzun süreli izler bıraktı. Fuara dair son derece olumlu geri dönüşler, bu yılki temasının ilham verici bir şekilde işlemesini sağladı ve gelecek yıllar için de umut vadetti.